Delil (kanıt/ispat vasıtası), ceza uyuşmazlığının konusu olan olayı temsil eden, olayın mahkeme önünde canlandırılmasına yarayan araçtır.
İspat, bir cezai uyuşmazlığın doğup doğmadığı, ceza yasalarının ihlal edilip edilmediği yönündeki kuşku ve belirsizliklerin ortadan kaldırılmasıdır. İspat, delillerle gerçekleşir. Delil, geçmişte yaşanmış olaydan geriye kalan ve bu olayın ispatına yarayan izlerdir.
Delillerin Özellikleri
Deliller, gerçekçi olmalıdır. Ceza uyuşmazlığını oluşturan olayın bir parçasını ispat edebilecek nitelikte olmalıdır.
Deliller, elde edilebilir olmalıdır.
Deliller, hukuka uygun yollardan elde edilmiş olmalıdır
Delil, sağlam ve güvenilir olmalıdır.
Deliller, müşterek olmalıdır.
Delil olabilecek nesneler akılcı ve bilim tarafından kabul edilebilir olmalıdır.
DELİL TÜRLERİ
Ceza muhakemesinde deliller değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Genel olarak kabul edilen sınıflandırma; beyan, belge ve belirti delilleri biçimindedir.
1. Beyan Delilleri
Uyuşmazlık konusu maddi olaya ilişkin açıklamalar beyan delilini oluşturur. Beyan, şüpheli veya sanığa, mağdura veya mağdur dışındaki üçüncü kişilere (tanığa) ait olabilir. Olaya ilişkin açıklamalar, kovuşturma evresinde mahkeme önünde yapıldıklarında beyan delili özelliği gösterirler. Soruşturma evresinde beyan delili özelliği gösteren açıklamalar, kovuşturma evresinde mahkeme önünde tekrarlandıkları takdirde, bu evre için beyan delili özelliği taşırlar. Mahkeme huzurunda tekrar edilmemesi hukuka aykırılık sonucunu doğuracaktır.
2. Belge Delilleri
Belge, gerçekleşmiş bir olay hakkında bilgi veren bir ispat aracıdır. Yargılama makamları, suç isnadı nedeniyle oluşan uyuşmazlığı çözümlerken, re’sen getirttikleri ya da iddia ve savunma doğrultusunda sunulan belgelerin güvenirliliğini de denetlemek durumundadır. Güvenilirliğin denetlenebilmesi için belgenin aslının, bu mümkün olmadığı takdirde ise aslına uygunluğunun yetkili makam ve kişilerce onanmış örnek ya da kopyalarının dosyaya konulması gerekir.
3. Belirti Delilleri
Belirti (=emare), keşif faaliyetine konu olan ve olaydan geriye kalan her türlü iz ve eserlerdir.
DELİLLERİN TOPLANMASI
Delillerin toplanması, ceza muhakemesinin eksiksiz yürütülebilmesi için zorunludur. Zira olayı temsil eden bir delilin bile eksik olması, maddi gerçeğin bulunmasına engel olabilir.
Delillerin toplanması kural olarak soruşturma evresinde gerçekleştirilir. Zira ceza muhakemesine konu olan olay, ilk olarak bu evrede değerlendirileceği için ilk araştırılacak şey deliller olacaktır. Toplanan delillere göre savcı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir veya kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verir. Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. Madde ve yer bakımından yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede öteki öğelerin yanında “suçun delilleri” de gösterilir.
DELİLLERİN ORTAYA KONULMASI VE TARTIŞILMASI
Ceza muhakemesinde iddia, savunma ve yargılama (hüküm) bir sacayağını oluşturmaktadır. Halen geçerli olan iş birliği ilkesine göre bu üçünden birini dışlayan bir muhakeme olamaz. Bu nedenle ceza muhakemesinde toplanan delillerin tartışılması gerekir. Ceza Muhakemesi Kanunu hükme esas alınabilecek delillerin 1) duruşmaya getirilmesini ve 2) hâkimin huzurunda tartışılmış olmasını aramaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ceza muhakemesinde karar vermeye yetkisine sahip olan kişi veya makamların, toplanan delillerden sonuç çıkarıp bu sonucu kararlarında kullanmasına delillerin değerlendirilmesi denir. Bu değerlendirme soruşturma evresinde savcı, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından yapılır.
DELİL YASAKLARI
Delil yasakları, kişi hak ve özgürlüklerini korumak için delillerin elde edilmesi ve değerlendirilmesine getirilen sınırlamalardır. Örneğin şüpheli veya sanığın işkenceye tabi tutularak ifadesinin alınmasının yasak olduğu gibi.
Yasak delillerin değerlendirilmesi bakımından iki sistem bulunmaktadır. Anglo-Amerikan sisteminde, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, hukuka aykırılığın boyutuna bakılmaksızın değerlendirme yasağı kapsamındadır. Mutlak değerlendirme yasağının benimsendiği bu sistemde, hukuka aykırılığın boyutu ile herhangi bir temel hak veya özgürlüğü zedeleyip zedelemediği önemli olmadığı gibi, delil elde edilirken, yapılan hukuka aykırılık nedeniyle sanığın hangi hakkının ihlal edildiği ile de ilgilenilmez. Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş bir delil varsa, artık o delil kullanılamaz. Bu sisteme yöneltilen en büyük eleştiri, kolluğu disipline etmeyi amaçlayan bu uygulamanın, adalet sistemini kilitleyebileceği ve toplumun adalet duygusunu inciten sonuçların ortaya çıkmasına yol açabileceğidir.
Kara Avrupası sisteminde, ihlal edilen kuralın koruduğu hukuksal değerden yola çıkmak suretiyle, yalnızca temel haklar ihlal edilerek elde edilen delillerin değerlendirilemeyeceği, yasanın mutlak aykırılık olarak öngördüğü ihlaller dışındaki aykırılıkların ise yasak kapsamında bulunup bulunmadığının, her somut olayda hâkim tarafından değerlendirileceği kabul edilmektedir.
Anayasaya göre, “kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez. (AY m.38/6)
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda;
Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir (CMK m.217/2),
Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur (CMK m.206/2-a),
Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekmektedir (CMK m.230/a-b)
Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması hukuka kesin aykırılık halidir (CMK m.289/1-i). Şeklinde ifade edilmiştir.
Burada birbirinden farklı ifadeler ile yasaklı deliller kavramı karşımıza çıkmaktadır. Kanunda terminolojik olarak kavram karmaşası vardır. Kanımızca bu durum, kanun koyucunun bilinçli hareketi ile değil, gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden kaynaklandığından ileri gelmektedir. Çünkü kanuna aykırılık ile hukuka aykırılık kavramları arasında fark vardır.
“Hukuka aykırılık” pozitif hukuk metinleri ile kişilerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin evrensel hukuk ilkelerine aykırılıktır. Bu bakımdan hukuka aykırılık kavramı “kanuna aykırılık” kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir.
HUKUKA AYKIRI DELİLİN UZAK ETKİSİ (YASAK AĞACIN ZEHİRLİ MEYVESİ)
Hukuka aykırı olarak elde edilen delilden yola çıkılarak ulaşılan diğer delillere yasak ağacın zehirli meyvesi denilmektedir. Amerikan Ceza muhakemesi hukukunda geliştirilen ilkeye göre, delil değerlendirme yasağı dolaylı olarak elde edilen delilleri de kapsar (zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir).
Türk hukukunda genel kabul gören görüşe göre, hukuka aykırı delilden yola çıkılarak elde edilen deliller de hukuka aykırıdır. Yasal düzenlemeler de bunu doğrulamaktadır (AY m.38, CMK m.217/2, 206). Hukuka aykırı delillerden yola çıkılarak ele geçirilen bulgular, başlangıç şüphesi bile oluşturamazlar. Örneğin işkence sonucu suçun delilleri elde edilmişse bunlar hukuka aykırı olarak elde edildikleri için ceza muhakemesinde delil olarak kullanılamaz. Yine suç örgütü ile ilgili soruşturmada telefon konuşmalarının hâkim kararı olmaksızın dinlendiği ve kayda alındığı anlaşılmışa bu ses kayıtlarından yola çıkılarak elde edilen deliller hükme esas alınamaz.
ÖZEL KİŞİLER TARAFINDAN ELDE EDİLEN DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Özel kişiler tarafından elde edilen deliller hukuka uygun olmak koşuluyla ceza muhakemesinde kullanılabilirler.Delil elde etme yasakları özel kişiler için de geçerlidir. Ancak öğretide bazı yazarlar, delil yasaklarının “devletin soruşturma ve kovuşturma organlarına yönelik olduğunu, özel kişileri bağlamayacağını, özel kişiler tarafından hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin ceza muhakemesinde kullanılabileceğini, özel kişiler tarafından elde edilen delilin hukuka uygunluğu saptanırken, yapılan hukuka aykırılığın ağırlığına bakılması gerekmektedir. Çok ağır ihlallerde özel kişiler tarafından elde edilen delilin hukuka aykırılığının kabul edilmesi gerekir” demektedirler. Bazı yazarlar ise yasaya aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilmeyeceğini (AY m.38/6) ve yüklenen suçun hukuka uygun bir biçimde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği (CMK m.217/2) kabul edilirken bu görüşe katılmanın mümkün olmadığını savunmuştur.
Hukuka aykırı bir delil elde edilmişse, bunun özel kişiler tarafından ya da kovuşturma ve soruşturma organlarınca elde edilmiş olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan, delilin kendisinin hukuka aykırı bulunması ya da hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olmasıdır. Delil toplamakla görevli ve yükümlü olan soruşturma ve kovuşturma organlarınca başvurulması yasaklanmış olan bir yolun, böyle bir görevleri bile bulunmayan özel kişilere tanınması büyük bir çelişki yaratır.
Özel kişiler tarafından hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller ceza muhakemesinde delil olarak kullanılamaz. Özellikle değerlendirme dışında bırakılmalıdır. Ancak kişilerin yaşamı ve vücut bütünlüğüne yönelik yönelik saldırılar, tehdit ve şantaj gibi durumlarda, kişilerin tarafı oldukları iletişimi kaybedecekleri ve bu kanıtın değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Kaynakça:
CGK, 08.04.2003, E. 2003/9-30, K. 2003/98 www.kazanci.com.tr
CGK, 29.11.2005, E. 2005/7-144, K. 2005/150 – www.kazanci.com.tr
Ali Rıza ÇINAR: “Hukuka Aykırı Deliller”, TBB Dergisi, Yıl:2004, Sayı 55
4. CD, 27.02.2002, E. 2009/26494, K. 2012/3767
AKBULUT: Delil Değerlendirme Yasakları (2010),
CENTEL, N., & ZAFER, H. (2015). Ceza Muhakemesi Hukuku. İstanbul: Beta Yayıncılık.
UYARI
Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurur. Avukat meslektaşlar ve hukuk fakültesi öğrencileri makale içeriklerinden diledikleri gibi yararlanabilirler.